hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşının kız kardeşine yazan müfit.

    bir de ruşen amcanın oğlu sedat mı ne vardı, kendisini gördüğümüzü hiç hatırlamıyorum izleyiciler olarak.

    edit: nurşen değil ruşenmiş. higoriyana teşekkürler uyarısı için.

  • ne güzel lan işte, adam zenginmiş zaten, iktidara gelir gelmez benim hiç param olmadı, futbolculuk yaptım güzel yaşayamadım hevesi yüzünden oğlanlara gemicikler, kızlara restaurant zincirleri ve evler, eşi hanımefendiye fırın ve hastane zincirleri almak için bir motivasyonu olmayacak.

  • yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.

    toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.

    severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.

    lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.

    tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?

  • başlık: eksi 40 derecede donmak üzere olan arkadaşınız

    1. karınızı siksin mi?
    2. eksi 40 derecede kaldırabilecekse helal olsun o adama, gelsin tüm sülalemi siksin.

  • arkadaş çevresi geniş sayılabilecek bir insanım; uzakta, yakında, ara sıra görüştüklerim, sadece yürüyüş yaptıklarım, sadece sanal alemden tanıdıklarım gibi sınıflandırabilirim hatta. yalnız dost diyebileceğim insan sayısı ikiyi geçmez.

    dost diyebileceğim insanlarda hissettiğim şey öncelikle samimiyet ve şaka kaldırıyor olmaları. hemen küsmek yerine senin ayakkabılarını giyip dünyaya senin gözünden bakabilmeleri. bir de eğlencenin dibine vuracaksam mesela onlarla olmasını isterim çünkü onlarlayken gerçekten eğlendiğimi hissediyorum.

    ara sıra yürüdüğüm bir arkadaşım var mesela, onunla aynı müzikleri bile dinlemiyoruz ki aynı konserden zevk alalım. evet müzik seçimleri de önemli oluyor. bir arkadaşım var arabasına bindiğimde hiç bilmediğim türkçe arabesk pop tarzı müzikler dinletir mesela, söyleyemem de kapat şu lanet olasıca müziği diye.* yalnız dostun olsa söylersin; bu ne ya diye.

    sonuç olarak nezaket sahibi, politik ve dini görüşü rahatsız etmeyen, konuşup bir şeyler yapabildiğiniz insanlarla görüşüyorsunuz sık olmasa da ama dostların yeri farklı. bir de iyi anlaşabilecek insanın tartışma kültürünün olması gerekiyor yoksa her konuşma yüksek sesle sonlanabilir.

    edit: son cümle eklendi.

  • galatasarayin ve milli takimin kalecisi... kendisi girişken bir insandır... milli takıma seçmedi diye mustafa denizli'yi dövmeye gitmiştir... aslında bunu her oyuncu yapabilir, ama hayrettin izmire gitmiştir, farkını göstermiştir...

  • ilk önce en arkadaki koltuklardan ortadakine itina ile oturulur. ardından şoförün ani fren yapması sonucu koltuktan öne doğru fırlayıp otobüsün ortasına kadar gelinir, tam o anda rezil olmamak için otobüsün içinde şu cümle yankılanır (bkz: kaptan orta kapı)

    not: bu hikayenin yaşanmış veya yaşanmamış olması gerçekten hiç önemli değil, cidden.

  • istanbul'da daha çok var böyle tarihi imajı çizilerek çökülmüş ve kimler tarafından ne şekilde işletildiği belli olmayan yerler

    özellikle istanbul'un turistik yerleri bu tiplerden temizlenmeli, daha profesyonel modern ve turizme yönelik yöntemlerle işletilmeli

  • malum sorunun tespiti adına, türk insanının zihnindeki önyargıları da açıkça ortaya sermiştir.

    bugün sabah iş yerine gelirken metroda ve yolda yürürken on iki (çalışan değil) kişiye gülümseyerek "günaydın" dedim, bir kişi karşılık verdi. sonra aklıma bir fikir geldi ve yedi kişiye de "good morning" dedim tamamen aynı yüz ifadesiyle, yedisi de "good morning" diye karşılık verdi gülümseyerek. bizim hoşgörüsüzlüğümüz kendimize.