Değerli Okurlarım, ben Ombudsman değilim.
Kimi köşe yazarı dostlarımın, beni tanımadan önce, kültürel faaliyetlerimden dolayı düşündükleri gibi, Büyükelçilik görevlisi de değilim.
Yaptığım iki bine yakın etkinliği de devletin desteği ile yapmadım.
On yıllar içinde organize ettiğim etkinlikler çerçevesinde, uluslararası oluşan dost çevremizle, onlar hangi görevde olurlarsa olsunlar, birçoğu ile ilişkilerimin devam ettiği doğrudur.
Yakın çevremdeki dostlarım bilirler, yıllar içinde, asla ayırım yapmadan, bilgim dahilinde, network dahilimde yapılacak, çözülecek herhangi bir teklif için elimden gelen ne varsa, insanımız için yapmayı da denedim ve denerim.

 Bu doğrultuda, unutulmayacak pek çok hatıram bulunmaktadır. Örneğin, bir gün sabah saatlerinde, Haarlem’den Türkevi’ne iki vatandaşımız geldi. Camide yaşanan bir olaydan sonra, cami yönetimi, bu vatandaşımıza camiye girme yasağı koymuş. Olayı dinledim. Yanlış anlaşılma vardı. O günkü Lahey Büyükelçimizi aradım. “Sayın Büyükelçim, siz mi Büyükelçisiniz, ben mi Büyükelçiyim, vatandaşlar sorunları hep bana getiriyorlar” dedim şaka yollu. Büyükelçimiz gülerek, “Sen gönüllerin Büyükelçisisin” dedi.
Sonuçta, vatandaşımızın sorunu çözüldü elbette…

 Şimdi, yazının başlığında yer alan “Yayınlanması beklenen sözlük” meselesine gelelim.

 Uzun yıllar, Hollanda’da Türkçe ve Kültür dersleri öğretmenliği yapmış, aynı zamanda iyi bir fotoğrafçı olan bir dostumuzdan, bir mektup aldım. Aynı konuyu daha önce, hepimizin yakından tanıdığı araştırmacı, gazeteci ve yazar İlhan Karaçay’a da göndermiş. Karaçay da köşesinde konuyu dile getirmiş ve ilgililer ile yetkililerin dikkatini çekmiş.
Beklediği gerçekleşmeyince, “Bu konuyu bir de senin ele almanı istiyorum” diyor emekli Türkçe öğretmenimiz.

Kendisinin, hâlâ sözlük kullandığını ve sözlük olmadan Hollandaca ve İngilizce kitap veya gazete okuyamadığını belirten Türkçe öğretmeni, bu konunun dilbilimde “fosilizasyon” olarak ele alındığını söylüyor. Kendisi, durumunun bu şekilde olduğunu ve kapsamlı bir sözlüğe sahip olmayı isteyen birçok kişinin olduğunu da düşünüyor.

 Türkçe öğretmenimizin mektubu şöyle:

 “Yıllardan beri, sözlük yazarı Mehmet Kiriş beyin kapısını aşındırıp, “Van Dale” ayarında bir Türkçe-Hollandaca-Türkçe sözlüğün insanlarımızın hizmetine ne zaman gireceğini soruyorum. O da böyle bir sözlüğü 2005 yılında yazdığını ve o yıldan bugüne sözlüğü her yıl güncelleyerek yenilediğini, ancak parasal zorluklardan dolayı yayınlayamadığını söylüyor.

Ben, böyle bir sözlüğün Hollandaca ile Türkçe arasında kültürel ve dilsel ilişki ve iletişimde bulunan insanlar için zaruri bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Böyle bir sözlüğün de bir Türk tarafından yazılıp hizmete sunulmasının milli itibarımızı artırıcı ve yükseltici bir unsur olarak değerlendiriyorum.

Böyle bir kültür ürünü, yayına hazır duruma gelmişken bu yazarımıza arka çıkıp sözlüğünün yayınlanmasına ortam hazırlanmalıdır, bu yazara yardımcı olunmalıdır. Bu konuda ben kişisel olarak gayretlerde bulundum, çeşitli devlet büyüklerimize ihtiyacımızı anlatmaya çalıştım. Ancak ben acizane bir bireyim, elim kolum kısa, bir yerlere ulaşamıyorum, sesimi de duyuramıyorum.

Sizin eliniz, kolunuz biraz daha uzun ve çabuk davranabiliyorsunuz, diliniz ve ifade gücünüz de keskin ve etkin. Bu konuyu bir kere de siz ele alsanız ilgili yerlere bu ürünün çıkmasına yardımcı olabilmeleri için duyuruda bulunursanız ne güzel olur, derim ben. Elinizden geleni yapacaksınız diye düşünüyorum.

Her zaman sağlık içinde olmanız dileklerimle birlikte sonsuz saygı ve selamlarımı sunuyorum.”
Latif Tuna…

 Latif hocanın bu teklifini, bu alanda görevli yetkililerimizin anlayışına sığınarak, özellikle Türkiye’nin diaspora faaliyetlerinde önemli aktörler olan, başta Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı Başkanlıkları olmak üzere, ilgi duyması gereken tüm kuruluşların bilgisine sunar, gereğinin yapılmasını saygıyla arz ederim.

 Veyis Güngör

11 Mayıs 2024